Veraset İlamı
18.10.2010 Rize il sınırına yakın yapılan sondajlarda İÖ 5500 – 1000 ele geçen
buluntular, bu yörede insanların yaşadığını göstermiştir. Bu çok uzun
tarih boyunca Khalybler’in, Miletoslular’ın, Kimmerlerin, Perslerin,
Pontus Rumları’nın, Roma’nın, Trabzon İmparatorluğu’nun (Komnenos
Hanedanı ve Gürcülerin desteği ile) egemenliğine girdi.
“Rize il sınırına yakın yapılan sondajlarda İÖ 5500 – 1000 ele geçen buluntular, bu yörede insanların yaşadığını göstermiştir. Bu çok uzun tarih boyunca Khalybler’in, Miletoslular’ın, Kimmerlerin, Perslerin, Pontus Rumları’nın, Roma’nın, Trabzon İmparatorluğu’nun (Komnenos Hanedanı ve Gürcülerin desteği ile) egemenliğine girdi. 1461’de Fatih sultan Mehmet tarafından Osmanlı sınırlarına katıldı ve Türk toprağı oldu. Osmanlı İmparatorluğu buraya ekseriyetle Orta Asya’dan gelerek İç Anadolu’ya yerleşmiş Oğuz Boylarını yerleştirdi. 20. yy başında Ermeni ve Rumların da bulunduğu vilayetin nüfusu 1 milyon idi.
İÖ 7. yy başlarında Miletoslu denizcilerin kurduğu ticaret kolonilerinden biridir. Roma döneminde kent bir ticaret üssü olmanın yanında aynı zamanda önemli bir askeri üstü. Bizans döneminde bir ticaret ve din üssü olan kent, 13. yy başlarında Trabzon İmparatorluğu’nun başkenti yapıldı.Anadolu Selçuklular’ı ve Timur’un uzun kuşatmalara karşın alamadıkları kent, Osmanlı döneminde önce eyalet ardından da vilayet merkezi oldu. !. Selim (Yavuz) burada Sancakbeyliği yaptı.Yüzyıllardır İran ve Mezapotamya’dan gelen yolların Karadeniz’e ulaştığı noktadaki önemli bir liman ve ticaret merkezi olmuştur.”
Ticari bir merkez olmanın getirdiği bir sonuç olarak, kentte semavi dinlerin tamamının sembolleri ve ibadethaneleri bulunmaktadır.
“Trabzon ili ve Of çevresi, Cumhuriyet ve cumhuriyet öncesi dönemde sürekli olarak zamanının ve günün koşullarının ve diğer memleketin diğer bölgelerinin ötesinde ilmi seviyeye sahiptir. 1859 Trabzon Vilayet Salnamesi’ne göre bütün vilayette 350’si sadece Of’ta olmak üzere 397 medrese bulunmaktadır. Bu medreseler yüksek tahsil kurumları oldukları için öğrenim için diğer bölgelerden bu kurumlara gelinirdi. Buradan da anlaşılacağı üzere Trabzon gerek hüküm süren devletlerin dini olan Hristiyanlık’ın, gerekse de Fatih’in fetihinden sonra İslam’ın önemli merkezlerinden biriydi zira dinin yayılmasının en önemli işlevi olan “din alimi yetiştirme” görevini ifa ediyordu.
Yörenin Türkleşmesi ve İslamlaşması 16. yy’ın ikinci yarısından itibaren gerçekleşmiştir. Bunun gerçekleşmesinde en önemli katkıyı sağlayan kişinin Maraşlı Osman Efendi olduğu rivayet edilmekte ve ilmi çalışmalarda da kabul görmektedir. Osman Efendi Maraşlı Saçaklı ailesindendir. Maraş’ta yetişip ilim tahsil etmiş, zamanın müderris ve ilim adamlarından eğitim almıştır. Osman Efendi’nin çalışmaları yanında Osmanlı’nın diğer sncaklarından buraya müslüman Türkler’i naklettiğini de göz önünde bulundurmak gereklidir. Osman Efendi bu bölgeye İslam dini’ni tebliğ etmek için dini iyi bilen “ilmi ve derviş ruhlu” bir kimse olarak gönderilmiştir. Kendisi yörenin en saygın papazlarıyla dini konularda münazaralar yapmış ve onları ikna ederek Müslüman olmalarını sağlamıştır. Bu öyle kolay başarılabilecek bir iş değil, güç ve sabır isteyen bir durumdur.
Bu topraklar öyle bir insana doğumevi olmuştur ki, bu kişi, kişiliği, devlet adamlığı, kudreti ve icraatlarıyla dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin en uzun süre iktidarda kalan lideri olmuştur. Eski kıtalarda topraklarını ülkesi tarihinin en büyük alanına yaymış, bu topraklara adaleti götürmüş, zenginliği götürmüştür. Kanuni Sultan Süleyman, bir başka adıyla Muhteşem Süleyman, ya da 1. Süleyman da bu şehrin sakinlerinin hemşehrisidir.
2. bordomavi.net Trabzonspor Taraftar Ödülleri Ödül Töreni’nde o dönem Bayındırlık ve İskan Bakanı olan Faruk N. Özak şunu söylemişti: “Osmanlı Dönemi’nde Trabzon’a atanacak valilerde sanatçı yönü olması aranırdı”.
Yukarıda sadece önemli noktalara kısa dokundurmalarla verilen bu şehir, beraberinde hep kültürü, sanatı ve günümüzde bunlara ilaveten sporu yüceltmiş, yüceltmektedir. Bu yüklü miras Trabzonlular’ın omzuna da ağır bir yük bindirmiştir. “Trabzonluyum” demek çok keyiflidir ama basit değildir.
Bu mirası reddedecek kadar aptal olanlar olabilir. Sözüm onlara değildir ama eğer bu mirası sahiplenecek ve DNA kodlarınıza sirayet etmiş bu gururla yaşayacaksanız, o halde Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği ve Kanuni’nin doğduğu, zorla değil, ikna ile anlaşma kültürünün hüküm sürdüğü, bu şehre ve onun değerlerine sahip çıkacaksınız. Yüzey alanı olarak bu kadar küçük olan bu şehir, mirasıyla dünyada eşine az rastlanır bir zenginliğe sahiptir.
Bu mirasla gurur duyuyor ve buna sahip çıkmak istiyorsanız, o halde elinde kalemden başka bir silahı olmayan bir adama sinsice arkadan gelip, silah sıkan bir adi katilin adını haykıranları aranızdan temizleyeceksiniz. Bunlar aramızdan temizlenmedikçe, bu kir hepimizi lekeleyecektir. Ne tarihimizde, ne kültürümüzde böyle bir canilik yoktur. Yapanlar olsa da halk arasında kabul görmemiş, dışlanmıştır. Böyle bir zulmü bu bölgede Türkler değil, Rum çeteciler yapmış ancak daha sonra bu çeteciler temizlenmiştir. Bugün Trabzon’un köylerinde, ana yol üzerinde olmayan, yani sadece kendi sakinlerinin olduğu ilçelerinde insanlar Cuma’ya giderken dükkanlarına kilit vurmazlar. Bunun adı mertlik, bunun adı güven, bunun adı dürüstlüktür. “Kanuni” sıfatıyla anılan Muhteşem Süleyman’ın doğduğu topraklardan beklenen budur.
Bu mirasın sahiplerinden de beklenen budur. Mertlik olmazsa Trabzon olmaz.
Mertlik olmazsa Trabzonsporluluk da olmaz.
Trabzonspor Kasımpaşa’ya 7 tane atar, Manisaspor’dan 3 tane yer. Bunlar olağandır. Olağan olmayan, hepimizin sinirlerini zıplatan, Trabzon’un ve Trabzonspor’un davasına taş koyanlara müsade etmektir. Bu mirasın sahiplerinin buna ses çıkarmama lüksü yoktur. Yoksa elimizden kaçırdığımız miras, kazanlılan onlarca puandan çok daha kıymetlidir.
Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net
Etiketler: