CSI Trabzon - Uğur Meleke yazdı
31.01.2013 Milliyet Gazetesi yazarlarından Uğur Meleke'nin Şenol Güneş değerlendirmesi
Jose Mourinho, İngiltere’den ayrılıp Inter’e gittiğinde Daily
Telegraph’a haftalık yazılar yazmayı sürdürüyordu. 2008 yazında kaleme
aldığı bir yazıda artık Liverpool’un başarı sırasının geldiğini, çünkü
yıllardır eksik olan şeyi, “omurga”yı tamamladıklarını söylüyordu:
“Kalede Reina, savunmanın lideri Carragher, orta sahanın lideri Gerrard
ve hücumun lideri Torres... Liverpool uzun yıllar sonra ilk kez sağlam
bir omurgaya sahip. Ve bir takımın omurgası iyiyse, onun etrafını
doldurmakta güçlük çekmezsiniz”
2010-11’i 82 puanla zirve ortağı bitiren milenyumun en iyi
Trabzonspor’unun alametifarikası da, sağlam omurgasıydı. Şenol Güneş
2009 sonunda göreve gelip kaleyi (sonradan Avrupa’nın da en iyileri
arasına girecek) Onur’a teslim etti. Savunmanın lideri Egemen, orta
sahanın lideri Selçuk, onun birkaç adım önünde Jaja ve en uçta Umut’la
Trabzon, 15 yıl sonra sağlam bir omurgaya kavuşmuştu.
2011-2012 Şampiyonlar Ligi sezonu öncesi Şenol Güneş’in elinde bu
omurganın hiçbir parçası yoktu! Egemen, Selçuk, Jaja, Umut (+Engin ve
Ceyhun’un) hepsi gitmişti. Hoca yılmadı, yeni bir omurga kurdu:
Sakatlanan Onur’un ardından gelen Tolga beklenenin çok üstünde bir
performansla geçti kaleye. Savunmanın yeni lideri Giray, orta sahanın
yeni lideri Colman, hücumun as adamı da Burak’tı artık. Bu kadar kayba
rağmen 2011-12 de başarılıydı: Avrupa’da Şubat görüldü, ligde üçüncülük
kazanıldı.
Bu yılın başında da tablo farklı değildi: Burak fiziken, Colman ruhen
ayrıldı. Giray’ın başı şanssızlıklardan kurtulmadı. Liverpool’un yeni
bir sağlam omurga bulması 10 yıl sürmüştü, Güneş’inse böyle bir iskeleti
her yıl yeniden kurması gerekiyordu. Bu hiç kolay bir iş değildi.
Üstelik Trabzon’un İstanbul büyükleri gibi transfer marketten 10
üstünden 10’luk adamları alma alışkanlığı da yoktu Güneş
Üniversitesi’nin metodu yedi-yedi buçukluk adamları meslek içi eğitimle
10’luğa dönüştürmekti. Burak’ta, Selçuk’ta, Engin’de, Onur’da olduğu
gibi... Güneş, kulübün diğer enstrumanları gibi 2010-11’i diline dolayıp
şikâyet etmek yerine, yeni bir omurga kurma çabasındaydı yine: “Burak
da, Selçuk da bize başka takımlardan geldiler. Onları biz üretmedik ki”
diyecek kadar da olgun ve mütevazıydı. Artık enerjisini Mustafa’ya,
Zeki’ye, Adrian’a, Olcan’a harcıyordu. Ama hiç şüphesiz bir
üniversitenin yeni mezunlar vermesi için zamana ihtiyacı vardı.
27 Ocak 2013 Pazar günü 16:00 sularında Trabzon, Elazığ’a kaybetmişti,
yeni eğitim yılında bu tarz iniş çıkışların olması çok doğaldı. Üstelik
bildiğimiz kadarıyla eldeki iyi oyuncuları “onlar bizim evladımız,
imzaları kağıtta değil dildedir” amatörlüğüyle kaybeden de Şenol Güneş
değildi.
Ama Türkiye’deki futbol oligarşisi acımasızdı son gidecek adam Güneş gitti, ilk gidecekler yine kaldılar orada...
Güneş’in istifasını açıkladığı basın toplantısını (görev gereği)
Seyrantepe Stadı’nda izledim, satır aralarında iki anahtar cümle
dikkatimi çekti: “Bu kan değişikliğini camiada isteyenler vardı, şimdi
onlar mutlu olmuşlardır” dedi hoca önce... Birkaç dakika sonra da şu
sözler döküldü ağzından: “İstifa düşüncemi başkanla ve asbaşkanla
paylaştım. Bir olumsuzluk göstermediler”.
Hocanın mizacının zaten bu “CSI Trabzon” ortamına uygun olmadığını
hepimiz biliyoruz. Hoca oradan fiilen gitmiş gözükür, ruhen kalır.
Diğerleri de orada fiilen kalmış gözükürler, ama belki de gerçekte orda
hiç olmamışlardır.
Aynen geçtiğimiz haftaki köşesinde Öcal Uluç Ağbimizin yazdığı gibi:
Bir zamanlar bir Galatasaray başkanı (ismini biliyorum, ama rahmetli
olduğu için yazmayacağım), Galatasaray’ın, hem oyuncu, hem hoca olarak
efsanelerinden Gündüz Kılıç için, gazetecilere böbürlenmiş ve “Ben
başkan kaldığım sürece, Gündüz Kılıç kulübün kapısından giremez”
demişti!
Gündüz Kılıç, hâlâ Galatasaray’ın efsanelerinden biri ve kulüp yaşadıkça da öyle kalacak...
Peki, o Galatasaray Başkanı’nı hatırlayan, bilen var mı?
Etiketler: