Trabzonspor Başkanlığı’na adaydı. Bizler de karar almış, davet eden adayların hepsinin davetine icabet edecektik. Ben, bana en uzak aday olan Hacıosmanoğlu’nun yemeğine katıldım. Gidene kadar listesini bilmiyordum. Gittiğimde listesinde çok sevdiğim, saygı duyduğum insanların olduğunu öğrendim.
 
Ardından Hacıosmanoğlu konuşmaya başladı. Hedefinde Muharrem Usta vardı. Usta’nın siyaseti arkasına almasından, parasal güç ile Trabzonspor’la bağdaşmayan yapısından dem vurdu. Belli ki seçimde tek rakibini Usta olarak görüyordu.
 
Konuşmasında melaen şunları söyledi: “Siyasetin kucağına oturulup, siyasetle savaşılmaz”. “Bizim için kupalardan da önemlisi Trabzonsporluluk duruşudur.” “Trabzonspor Başkanlık koltuğu Türkiye’nin en önemli 10 koltuğundan biridir.”
 
Konuşmalarında karşısındaki maddi yönü güçlü rakibini “Trabzonsporluluk duruşuyla” vurdu kendince.
 
Seçilmesinin aritmetiği ise son birkaç gecedeki gelişmeler sayesinde oldu. Birkaç önemli ismin desteğini aldı ve o destek ona çok az farkla da olsa galibiyeti getirdi. Trabzonspor Camiası’nda büyük gurur vardı. Zira güçlülerin ortaya koyduğu, adeta “pıt” diye ortaya çıkan bir adaya karşı, temeli “Trabzonsporluluk duruşu”na dayalı bir politika kazanmıştı.
 
Uzun süredir kıblesini seyyar tuttuğu, çoğunlukla da kıblesini menfaate döndüren ve bu sebeple bendeki tüm sempatisini kaybeden camia, ayaklanmıştı adeta. Coşku gelmiş, uzun süredir büyük bir yılgınlıkla sönmüş ateşimiz harlanmıştı.
 
Ve o seçim günü, gecesi, Hacıosmanoğlu artık Hacıosmanoğlu değil, Trabzonspor Başkanı’ydı. Yıllardır seçilebilmek için girip çıkmadık kapı bırakmadığı makama ulaşmıştı. Ardında Trabzon’un ve Trabzonspor delegelerinin gücü vardı. O rüzgarla çıktı yola.
 
Kendisi seçim öncesi konuşmalarında futbolu kirleten bir çeteden ve bu çeteyi kollayan bir düzenden bahsetti bol bol. “Temizleyeceğiz bunları” dedi.
 
Seçilmesinin üzerinden daha ancak bir ay geçmişken temizlediği üzerindeki sempati oldu.
 
Biz “kulüpten siyaseti artık uzak tutun, yeter” derken ve bu kulüp özellikle son dönemlerinde bunun çok acısını yaşamışken, başkan makamında bulunan kişi, hiç de gerekmediği halde bir yaranma, bir şirinlik gösterisinin içine attı kendini. Yaptığını açıklama gayreti daha da küçük düşürdü makamının seviyesini.
 
Bırakın Trabzonspor gibi bir kulübün başkanını, bir amatör kulüp başkanının bile olmasının yanlış olduğu yerde durdu. Hiç utanmadı. Oysa ki o mitingler 10 yılı aşkın süredir yapılıyor. Peki neden sen daha önce hiç davet edilmedin? Çünkü Trabzonspor Başkanı değildin. Şimdi de taşıdığın yegane sıfat Trabzonspor Başkanlığı. Ve o sıfatı sana verenler bunun için vermedi. Ve sen seçiminden önce böyle konuşmuyordun.
 
En iç acıtanı ise yaranma çabasına rağmen bize hakkımızın hala Türkiye’den değil, Avrupa’dan veriliyor oluşu.
 
Peki Hacıosmanoğlu bu konuda neler yaptı? Koca bir hiç! Sadece çıkıp külhanbeyi tarzında konuştu. Kendisinin çocukça tespitine göre, Türk Futbolu’ndaki kirlilikler sadece aziz’den ibaretmiş meğerse. Ah o aziz olmasaymış, şikesiz, teşviksiz ne de güzel bir ligimiz olurmuş!
 
Oysa benim dün gibi aklımda.
 
Başbakanın, Devlet Bakanı Egemen Bağış eliyle, şampiyonluk yarışının ortasında aziz yıldırım’a gönderdiği sarı-lacivert hediye kalem.
 
Oysa benim dün gibi aklımda…
 
Alex ile azizin başbakanlıkça kabulü. “Buca maçında bir kaza olmasın” temennisine azizin yanıtı. Ve o maçta bir devlet memuru hakemin marifetleri.
 
Oysa benim dün gibi aklımda…
 
“Ben bilgisayar istemiyorum, bize kupamızın verin” diyen küçük Trabzonsporlu kıza başbakanın “iyi de siz hak etmediniz ki” dediği.
 
Oysa benim dün gibi aklımda…
 
Çeşit çeşit açılımları anlatmak için Türk Spor Camiası Dolmabahçe Sarayı’na çağrıldığında Şenol Güneş’in kapıdan çevrilmesi.
 
Oysa benim dün gibi aklımda…
 
“Kişilerle kurumlar birbirinden ayrılmalı. Kurumlar ceza almamalı” deyişi.
 
Oysa dün gibi aklımda…
 
Trabzonlu bir bakan oluşu talihsizliğimizi, “ince ayar” çalışmakla övünüşü ile birleştiren bakanın mücadelemizin içini boşaltması.
 
Oysa benim dün gibi aklımda…
 
Özkan Sümer’in “büyüklerle sevişe sevişe değil, savaşa savaşa büyük olunur” deyişi.
 
Hacıosmanoğlu belli ki hala kendini Hacıosmanoğlu sanıyor. Değil! O artık Trabzonspor Başkanı. Yani kendi deyişiyle Türkiye’deki en büyük 10 koltuktan birinde oturuyor. Ve belli ki o koltuk ona çok büyük geliyor.
 
Türkiye’de şike mücadelemiz ile ilgili en önemli desteğimiz olan 16. Ağır Ceza Mahkemesi kararlarını bile kendi kendine değersizleştirdiğinin farkında değil! Sen hangi davanın hizmetkârısın?
 
Kul hakkını, hakkını gasp ettiğin kuldan alman gerektiği öğretildi bize. Helallik vermemiz bundandır. Benim hakkımı çalan bir şikeciye meşruiyet kazandırmak Hacıosmanoğlu’na düşmez. O belli ki Hacıosmanoğlu’nun hakkını çalmamış ama benim çaldı. Biz de iyi tanıyor, biliyoruz şikecileri. Onlara kefil olacak kadar da ar damarımızı koparmadık Allah’a şükür.
 
Bir BMN yöneticisi, UEFA Tahkim Kurulu üyelerine dosya göndermek için konuşmadık Avrupalı bırakmıyor. Dosyalar hazırlıyor, belgeler ekliyor. Telefon üstüne telefon ediyor. Uluslar arası kargolarla artık samimi olacak kadar çok belge göndermiş muhataplarına. Şimdi de UEFA Tahkim Kurulu’na. Bu hazırlığın altında onlarca daha Trabzonspor Gönüllüsü var. Tüm bu çalışmalar yürütülür, Trabzonspor’un hakkı geri alınmaya çalışılırken, Trabzonspor Başkanı ülkede neyin peşinde? Kimin başkanlığını yapıyor?
 
O artık Hacıosmanoğlu değil. Trabzonspor’un başkanı. Bunu eğer hala kavrayamadıysa, yanında çok saygı duyduğum insanlardan ona anlatmasını dilerim. Trabzonspor’un ne olduğundan başlamalı ona anlatmaya. Trabzonsporluluk duruşu, siyasi kongrelerde sahneye çıkılan bir duruş değildir. Öyle bir duruş şekli yoktur.
 
Bu çocukça, yaranma hareketleri bırakın Trabzonspor Başkanı’na, Trabzonsporlu herhangi bir taraftara bile yakışmamaktadır. Ve BMN belki de en çok bugün için lazımdır.
 
Kendisine seçim öncesi toplantısından ayrılırken, tüm adaylara söylediğimi söylemiştim:
 
“Allah utandırmasın!”
 
O makam, siyasetin üstünde, kişisel menfaatlerin ötesinde anlam yükleri taşır. Eğer seni eziyorsa, yeri geldi mi bırakacaksın. Yoksa eğdiğin başın sadece seni değil, bizleri de utandırır.
 
Temennim karşılıksız kalmıştır.
 
Yeni temennim, kendisinin Trabzonspor Tarihi’nin en kısa ömürlü başkanı olmasıdır.
 
Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net