Vicdan
31.05.2011 Mafya babası vardır. Mahalle kabadayısı vardır bir de
Mafya babası vardır.
Mahalle kabadayısı vardır bir de.
İkisi de çevreleri için ürkütücüdür. İkisi de kolay kolay devrilmez ama temel farklar vardır aralarında.
Örneğin, mahalle kabadayısı sadece hakkını, hatta sadece kendi hakkını değil, etraftakilerin de hakkını korur. Oysa mafya babasının derdi başkalarının hakkına tecavüzdür.
Mahalle kabadayısı yüreği büyük olduğu için büyür insanların gözünde mafya babası ise büyümek için ezer çevredekileri fütursuzca.
Mahalle kabadayısı adaletin ğeşindedir, hakkına razıdır, referansı haktır. Mafya babası ise adalet olmaya çalışır ve onun adaletinin referansı noktası kendi olur.
Mafya babası kendi imkanlarını kullanmaz, başkalarının imkanlarına sulanır, mahalle kabadayısının kullanabileceğine kendine ait imkanlara bile haiz değildir.
Mafya babası devletle iş yapar ama kendini devletten büyük, milletin zirvesi görür. Mahalle kabadayısı kaldırımdan inerken bile devletini, milletini düşünür. Kendini milletin zerresi görür.
Mafya babası hapse düşmekten korkmaz zira hapishane bile onun için ofistir mahalle kabadayısı bırakın hapse düşmeyi, hakkında kötü düşünülmesine bile yıkılır.
Mafya babasının kıblesi güçtür, o güç de çoğunlukla paradır mahalle kabadayısı ise güce ifrit olur, mücadelesi ona karşıdır.
Mafya babası kendinden daha güçlüye satar kendini, dayak yiyeceği kavgaya girmeyecek kadar korkaktır mahalle kabadayısı kendinden güçsüze el kaldırmaz, onu korur tam tersine. Dayağı yer, yeri gelince bile bile.
Özetle mahalle kabadayısı ürkütücü ama mert, mafya babası gaddar ve kötüdür.
Mahalle kabadayısı Trabzonspor’dur mafya babası ise...
Bu kabadayı mevziyi kolayca terk etmedi mafya babaları kadar. Silah bırakıp kaçmak yerine, terinin, kanının son damlasına kadar savaştı, savaşıyor.
Şimdi koca mafya babası tadına vara vara sevinemiyor yediği haltlara zira bir türlü içine sindirtmiyor bizim mahalle kabadayısı. Bir ağrı var mafya babasının içinde şimdi.
Bir türlü tanımlayamıyor. Nereden çıktı bu ağrı, bu sıkıntı?
İşte onu da kitabında* Emre Yılmaz anlatıyor ve reçeteyi de veriyor:
"Vicdan. Vicdan bütün bu engelleri geçeceğini bilen filozofların
senin önüne koyacakları en büyük manidir.
Okyanusları aşar gelirsin, buna takılırsın. Psikiyatristlere düşersin".
Hint felsefelerine sarılırsın.
Uzak yerlere seyahat edersin.
Okullar, hastaneler, camiler yaptırırsın.
Olmaz. Olmaz. Olmaz.
...
Vicdan! O başkalarının göremediğini gören, yüreğindeki bir çift göz.
O lanet olası gözler.
Sadık bir köpek gibi sana yumuşak yumuşak bakan gözler.
Ruhunu sattığın gün vicdanını da sattığını zannetme.
Ruh satılır. Vicdanını ise yavaş yavaş boğmalısın.
Bir köpek yavrusunu boğar gibi.
Boğulur da it oğlu it, merak etme.”
Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net
* Genç Bir İşadamına – Emre Yılmaz – Angora Kitapları
Etiketler: