Şampiyonluk Özünde Var!
08.04.2011 İstanbul'da kışın en soğuk gecelerinden biriydi. Bir Ocak gecesi.
Halısaha maçından çıkıyordum. Arabama doğru ilerlerken karanlık sokakta
karşıdan biri geliyordu.
İstanbul'da kışın en soğuk gecelerinden biriydi. Bir Ocak gecesi. Halısaha maçından çıkıyordum. Arabama doğru ilerlerken karanlık sokakta karşıdan biri geliyordu. Tanımadığım esmer bir adamdı. Hava oldukça soğuk olduğu için kalınca bir palto vardı üzerinde. Bense maç sonrası giydiğim formamla sokaktaydım.
Tam arabamın kapısına geldiğimde o esmer adamın başındaki bere ve bu esmer adamın karanlık çehresinde parlayan bembeyaz gözlerini farkettim.
Berenin ortasında Trabzonspor Logosu vardı. Hani hep öyle oluyor ya, sanki bir akrabammış gibi geldi bana tanımadığım bu esmer adam. Benim de ona o şekilde geldiğim belliydi ki, gözleri parlayarak, çehresi gülerek bana yanaştı.
- Selamın aleyküm!
- Aleyküm selam...
Esmer adam görünüşüyle Karadenizli'ye benzemiyordu. Şivesi ise Güneydoğulu olduğunu belli ediyordu. Sanki daha bir kaç saat önce görüşüp ayrıldığı arkadaşıymışçasına konuşuyordu benimle. Trabzonspor henüz 9 puan farkla liderdi. Bana "şampiyon olacağız abi" derken inancını 9 puanlık farktan değil de, 27 yıllık özleminden aldığı belliydi.
Ayaküstü, 5-6 dakika ve sadece selamın aleyküm üzerine biz iki dost gibi Trabzonspor'u konuşmaya başlamıştık ve bu durum ne bana, ne de ona sıradışı gelmiyordu. Neden sonra, ancak sorabildim ne yaptığını. Bana oraya çok yakın bir inşaatta çalıştığını söyledi. Muhtemelen zar zor geçiniyor, hatta buradan kazandığını evine, memleketine, eşine, çocuğuna gönderiyordu. Asgari ücreti bile tam olarak alıp - almadığından emin değilim.
Laf lafı açtı ve bana orjinal formayı nereden bulabileceğini sordu. Ona Yenisahra'da bir TS Club mağazası olduğunu ve oradan alabileceğini söylediğimde yüzünde bir soru işareti belirdi. Anladım ki Altunizade'de çalışıyr olsa da henüz Yenisahra'nın neresi olduğunu bilmiyordu. Formanın fiyatını sordu. "sanırım 75 lira" dedim. Dememle elini paltosundan içeri atması bir oldu. Cüzdanı yoktu. Paraların özenle düzenlenerek sarmalandığı mendil gibi bir kumaş içinden para çıkarmaya başladı. Formayı benden rica etti. O an kısa bir süre afalladıktan sonra "ne yapıyorsun sen" diyebildim.
- Dur bakalım. Ben formayı sana alıp, getireyim, o zaman verirsin.
Vermek için oldukça ısrar etti almadım. O an kafamda ona o formayı benim alıp, hediye etme planım vardı.
- İyi de ben seni nasıl bulacağım?
Bana çalıştığı şantiyeyi gösterdi.
- Ama sen zahmet etme abi, ben seni halısahadan bulurum.
Ayrıldık.
O ana kadar bana son derece olağan gelen şeyin aslında ne kadar olağandışı olduğu kafama "dank!" etti.
Zar zor geçinebilmek için memleketinden yüzlerce kilometre uzaklarda üç otuz paraya çalışan bu adam "sırf Trabzonsporlu olduğum için" bana güven duymuş ve güç bela biriktirdiği o paradan 75 lira gibi hatrı sayılır bir kısmı bana uzatmıştı. Hava gerçekten soğuktu ama o ana kadar hiç etkilememişti beni. Yaşadığım karşısında buz gibi oldum.
Ve o an aklıma geldi üzerimdeki formayı ona hediye etmek. Zira maçlar için ayrı, maç sonraları için ayrı formalarım vardı ve bu forma pırıl pırıl, yeni bir formaydı.
Arabadan çıkıp, yeniden sokağın içine baktım. Kaybolmuştu. O formayı hediye edemediğim için çok üzülmüştüm.
Ertesi hafta onun için aldığım forma ile gittim halısahaya. Maçtan önce de şantiyeye gittim. Büyük bir grubun büyük bir şantiyesiydi. Kapıdaki güvenlikçiye Trabzonsporlu, Güneydoğulu bir işçiyi aradığımı söyledim. Adamcağızın adını bil almamıştım. Keza o da benimkini...
Güvenlikçi onların o hafta içinde sirküle olduklarını ve onun artık o şantiyede olmadığını söyledi.
Vakit darlığı nedeniyle istediğim sıklıkta yazamıyorum. Oysa yazılacak çok şey vardı. Mesela Umut'un performansı, Burak'ın yükselişi, Selçuk'ün liderliği hakkında yazacaklarım vardı. taraftarın, başkanın, teknik kadronun ipleri kısa süreli de olsa elden kaçırdıklarında sahadaki futbolcuların nasıl bu hedefe kilitlenerek bizi yarışta tuttuğunu ve bu sürede koca camiada sanki sadece başkan ve hoca varmışçasına yönetimin ve iyi günlerde sıkça sesini duyduklarımızın suskun kaldıklarını yazmak istiyordum. TSYD, FB, MHK hakkında yazmak istediklerim vardı.
Ama bu anektodu yazmadan ötesini yazmak doğru olmayacaktı.
Herkesin Trabzonsporlu olmak için farklı farklı gerekçeleri var. Çoğu birbirine benzemeyen ama tamamı ispat edilebilir bir rasyonellik taşıyan gerekçeler.
Tüm bu farklılığa rağmen, bizleri birbirimiz yakınlaştıran bazı değerler de var ki, işte o değerler Trabzonsporlularla diğerlerini birbirinden ayırıyor.
Ve işte o değerler ki, şampiyonluk - kupa gibi sembolleri değersiz kılıyor.
Senin ruhun, özün şampiyon be Trabzonspor!
Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net
Etiketler: