Bakırtaş, Divan Kurulu’nun öncelikle salonda kaç kişinin olduğunu tespit ettirerek bunu salona deklere etmesi gerektiğini belirterek, “İbra olayında da red ve kabul oyları sayılarak bu da salona deklere edilmeliydi. Kabul oylarında salt çoğunluğun sağlanması gerekiyordu. Ancak yapılanda usule uyulmadı ve ben de buna itiraz ederek açıklama yapmak için söz istedim. Ancak bana söz hakkı da verilmedi. Bir anlamda herşey oldu bittiye getirilerek usulsüz bir şekilde ibra olayını gerçekleştirdiler” dedi.
Bakırtaş, Divan Başkanı Ahmet Metin Genç’i eleştirerek, “Divanın yaptığı hukuki, ahlaki, etik ve yasal değildir. Dolayısıyla bu yapılan da benim içime sinmiyor. Önümüzde bir aylık bir süre var. Bu süre zarfında itiraz edip etmeyeceğime karar vereceğim. Ancak bu konuda da çekincelerim var. Çünkü daha önceki süreçlerde yaşadıklarım bu çekincemin en önemli kanıtı. Tek başınıza bir şeyleri yapmaya çalıştığınız zaman kolaylıkla itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor, linç politikaları ve mahalle baskıları gibi durumlarla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Üstelik genel kurulda adaletsizliğin karşısında bir tek benim itiraz etmem de adaletsizliğin karşısında susan bir toplumu ortaya koymuştur. Bu anlamda çekincelerim var” diye konuştu.
Bakırtaş, divana verilen önergelerin de divan kurulu tarafından salona okunmadan kendi keyfiyetlerince reddedilmesinin de anlaşılır bir durum olmadığına işaret ederek, “Divan Kurulu, Divan’a önerge verildiğini söylüyor ancak önergenin içeriğini genel kurula açıklamadan, ‘reddettik’ diyorlar. Halbuki bunu salona deklere etmeden, ‘reddettik veya kabul ettik’ deme hakları yoktur. Toplantı genel kurullarda delegenin dediği olur. Verilen bir önergenin genel kurulun oyuyla gündeme alınıp alınmamasına karar verilmeli.